-
1 çıkar
1.1) расчёт, вы́года, по́льза, [ли́чный] интере́с, [ли́чная] заинтересо́ванностьçıkarına bakan или çıkarına düşkün — корыстолюби́вый [челове́к]
çıkarı olmak — пресле́довать ли́чные (коры́стные) интере́сы в чём
2) путь, спо́соб, сре́дство; вы́ход (из затруднительного положения и т. п.)bu işin çıkarı yok — э́тот вопро́с невозмо́жно разреши́ть
2.еди́нственно возмо́жный (прие́млемый); ве́рный, пра́вильныйçıkar yol — ве́рный путь, вы́ход [из положе́ния]; пра́вильное реше́ние [вопро́са]
çıkar (yol) bulmak — найти́ вы́ход (из какого-л. положения), найти́ реше́ние (вопроса и т. п.)
çıkar yol yok — друго́го вы́хода (пути́) нет
См. также в других словарях:
yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
formül bulmak — bir işi çözümleyecek çıkar yol bulmak, çözüm bulmak O, bu nazik duruma karşı bir formül bulmuştu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
formül — is., Fr. formule 1) Genel bir olguyu, bir kuralı veya ilkeyi açıklayan simgeler takımı 2) Bir belgenin yazılacağı biçimi ve ona özgü olan deyimi gösteren örnek Cevap formülü son derece basit idi. F. R. Atay 3) Kalıplaşmış, basmakalıp anlatım 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük